20 Ocak 2014 Pazartesi

Yaratıcı şube yönetimi ve banka içi rekabet -2



Banka içi rekabet kavramı
Şube yönetiminde artık her şeyler değişti mi?
Daha modern bir teknoloji mi faaliyetleri destekliyor?
Rekabet dengelendiği için daha dikkatli mi davranıyorlar?
Pazarlama teknikleri mi farklılaştı, çalışanlar çok mu iyi eğitildiler?
Şubeler daha çok kendi başlarına karar verme yetkisine mi sahip oldular, yoksa şubelerin yetki ve sorumluluk alanları mı değiştirildi?
Bu sorulara her bankanın kendi adına cevap bulması doğaldır.

Şimdiye kadar süregelen hareket tarzıyla her şeyin bankalarda merkezden takip edilerek, kontrol edilerek çözüleceği düşünülmektedir.
Ancak yıllardır yaşananlar artık bu düşüncelerin değişmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Fırsat veya risk olsun her şey, konunun bulunduğu coğrafyada çözüme ulaştırılmalıdır.
Banka yönetimini artık aktif olarak şubelerden başlatmak gerekmektedir.

Bu düşünce genel müdürlük şubeleri sıkı denetlesin, takip etsin anlamını taşımamaktadır. Bilakis şubelere aktif ve yaratıcı olmaları için gerekli güvenli, kullanışlı altyapıyı oluşturmak ve bankacılık kanunlarına aykırı olmadan banka içi rekabeti oluşturmak, onları gereken yetki ve sorumluluklar ile donatmak fikrini savunmaktadır.
Şubelerin aktif ve yaratıcı olması, tüm bankanın hem önünü açacak hem de faaliyetler ile riski kontrolü ve yönetimi paylaşmayı kolaylaştıracaktır.

Bankalarda şu anda algılanan banka içi rekabet, şubelerin daha fazla Yeni Türk Lirası ve yabancı para kaynak bulması, daha fazla müşteriyi ziyaret etmesi, daha fazla kredi vermesi, daha çok kar etmesi vb. birçok faaliyet anlamında diğer şubelere göre daha aktif ve güçlü olmasını ifade etmektedir. Bu durum aslında bankanın genel hedeflerine paralel olarak şubelerin dış dünyaya karşı rekabetlerini bir nebze açıklamaktadır, ancak tam olarak açıkladığı da şubelerin merkezden yapılan yönlendirmelere ne kadar uyum sağlayıp sağlayamadığıdır.

Banka içi rekabet, şubelerin kıyasıya çekiştikleri veya yarıştıkları bir ortamı ifade etmemektedir. Aksine şubelerin aynı benzer para ve faaliyet enstrümanları ile yönetim kabiliyetlerini gösterebilecekleri bir ortamı ifade eder.
Bankalar kanununu ihlal etmeyecek ve banka içindeki uygulamalarla ilgili olan banka içi rekabette önem kazanan, şubelerin verilen yetki ve sorumluluklar dâhilinde yaratıcılıklarını ve yönetim becerilerini, takım olma yeteneklerini ortaya koyarak banka için olumlu, hizmet kalitesini ve müşteri verimliliğini arttıracak, banka karlılığını yükseltecek ve olası riskleri azaltıcı faaliyetlerde bulunmasıdır.
Banka içinde rekabet yaratılmak isteniyorsa, öncelikle her şube ve bölümün rekabet edebilecekleri ortamın ve alt yapının oluşturulması gerekir.
Konunun iki yönü vardır:
1. Şubelerin banka içi rekabet edebilecek seviyeye ulaştırılması
Şubelerin banka bütünü için daha yararlı çalışmalar yapabilmesi; sağlam, esnek ve destekleyici bir alt yapı ile mümkündür. Bu alt yapı şubelerin faaliyetleri üzerinde hâkimiyetlerini arttıracak önemli bir araçtır. Bu alt yapının temel taşı da Şube Müşteri Kütüğü’dür.
2. Banka yönetiminin banka içi rekabet ortamı oluşturacak yetki ve sorumluluk alanlarının tanımları ile faaliyetsel düzenleme ve uygulamaları tekrar yapılandırmasıdır.


Bu çalışma, Active Bankacılık Finans Dergisi, ISSN 1301-9252, Temmuz-Ağustos-Eylül 2007, Sayı 53,  S.30–35, yayınlanmıştır.

18 Ocak 2014 Cumartesi

Yaratıcı şube yönetimi ve banka içi rekabet -1



Giriş
Profesyonellerin en fazla yer aldığı gelişmiş bir sektör olarak nitelendirilirken, faaliyetleri de yasalarla ve T.C.Merkez Bankası gibi resmi kurumlar tarafından sıkı kontrol altında tutulurken, maalesef 2001 ekonomik krizinde en büyük darbeyi Bankacılık Sektörü almıştır. Bankacılık sektöründe yer alan özel bankaların yarısının faaliyetlerine son verilmiş, binlerce yetişmiş eleman ve yönetici bir anda işlerini kaybetmişlerdir. Faaliyetlerine son verilen bu bankaların sektör dışında kalma sebepleri sadece kötü niyetli hissedarlar ile yetersiz yönetimler miydi? Yasaları yeterince önemsememek miydi?

Tüm bunlar kesinlikle en büyük sebepler değildi. Kaynakları sınırlı ve tasarrufları kısıtlı olan bu ülkede, sıcak parayla ayakta duran bankalar birbirleriyle kıyasıya rekabet ederek de bu sonuçla karşılaşmışlardır. Rakip bankalarla rekabet edebilmek için aşırı şubeleşerek büyüdüler, şube personelini yeteri kadar eğitemeden şubeleri hızla açtılar, kaynak sağlamak için yüksek maliyetleri kabullendiler, emniyet kurallarını göz ardı ederek tam teminat sağlamadan, üçüncü dördüncü derece ipotekler ile kaynakları müşterilere kullandırdılar. Aksayan piyasa koşullarında geri dönüşü geciken veya dönmeyen kredilerin yerine kaynak koymak için fazla düşünmeden el altından yüksek maliyetli kaynakları kabullendiler. Verdikleri hizmetin karşılığını müşterilerden talep edemediler. Ne havalelerden ne de çek karnelerinden gider yansıtamadılar. Aldıkları çok büyük riske rağmen çok küçük komisyonlar ile gayri nakdi kredilere imza attılar. Ülke riskinden dolayı ya dış kaynak bulamadılar, bulanlar ise yüksek bedel ödemek zorunda kaldılar.  Gruplara bağlı bankalarda ise banka kaynakları Bankalar Kanunu’nun verdiği esneklik boyutunda grup şirketlerine ucuz kaynak olarak kullandırıldı. Ortaya çıkan çeşitli aksaklıklar zincirleme sektörü etkiledi.

İşin doğrusu rekabet oyununda ilk raundu bankacılık sektörü kaybetti.

Aradan altı uzun yıl geçti, ülkeye kaynak girişi arttı, yabancı yatırımcılar bankaların önemli miktarda hissesine ortak oldu. Artık birçok yabancı banka grubu ülke içinde faaliyet gösteriyor. Sektörde verilen hizmetin neredeyse yarısı yabancı bankalar tarafından verilmeye başlandı. Çok fazla insanın zarar gördüğü kriz neticesinde birçok yeni kanun ve kurallar da sektör için çıkarılırken, risk yönetimi öncelikli olarak bankaların önem verdiği konu haline geldi. Banka merkezlerinde bu konuyla ilgili ciddi, büyük bölümler oluşturuldu. Bu arada faizsiz bankacılık yapan finans kurumları da katılım bankası olarak yeniden yapılandırıldılar. Bu bankalar sektörde ayakta kalan bankalar ile birlikte, kapanan bankaların şubelerinin satılan bir kısmını bünyesine katarak bir anda çok şubeli bankacılığa geçtiler.

Yaşanan rekabet oyunu artık sona erdi mi, yoksa başka bir boyut mu kazandı? Boyutunu bilemiyoruz ama rekabet yine ortaya çıktı. Belki büyüyen ekonomi içerisinden daha fazla pay alma gereği ile rekabet arttı. Belki de ülke içerisinde giderilemeyen işsizlik, hızla artan nüfus, düşen alım gücü halkın tasarruf gücünü ortadan kaldırdı. Yoksulluk sınırında yaşayan aile sayısı hızla arttı. Var olan kaynaklar sınırlı olunca rekabet de ister istemez tekrar gündeme oturdu. Bankalar, tekrar şube sayılarını artırmak için harekete geçtiler. Çeşitli bankalarca 600 yeni banka şubesi açılacağı söylenmektedir.

Sağlıklı bir nakit akışının olmadığı söylenen bir ekonomi içerisinde, kriz öncesi ortamı çağrıştıran şartlar altında ister istemez bankaların tekrar aynı rekabet kulvarında koşmaya başlaması ister istemez soru işaretlerini beraberinde getiriyor. Acaba aynı senaryo tekrar mı karşımıza çıkacak? Ülke ekonomisi mevcut yapısı ile bir dar boğaza girebilir mi? Bankalar gerçekten anlatıldığı gibi çok güçlü mü?  Bu sorulara cevap aramak burada amacımız değil. Bu çalışmada amaç; bankalarda yapıyı güçlendirecek, faaliyetlere kalite ve hız kazandıracak, risk yönetimini şubeye indirgeyecek yaratıcı bir şube yönetim modelini yaşanmış geçmiş krizlerden alınan dersler ile ortaya koymaktır.


Bu çalışma, Active Bankacılık Finans Dergisi, ISSN 1301-9252, Temmuz-Ağustos-Eylül 2007, Sayı 53,  S.30–35, yayınlanmıştır.