18 Ocak 2014 Cumartesi

Yaratıcı şube yönetimi ve banka içi rekabet -1



Giriş
Profesyonellerin en fazla yer aldığı gelişmiş bir sektör olarak nitelendirilirken, faaliyetleri de yasalarla ve T.C.Merkez Bankası gibi resmi kurumlar tarafından sıkı kontrol altında tutulurken, maalesef 2001 ekonomik krizinde en büyük darbeyi Bankacılık Sektörü almıştır. Bankacılık sektöründe yer alan özel bankaların yarısının faaliyetlerine son verilmiş, binlerce yetişmiş eleman ve yönetici bir anda işlerini kaybetmişlerdir. Faaliyetlerine son verilen bu bankaların sektör dışında kalma sebepleri sadece kötü niyetli hissedarlar ile yetersiz yönetimler miydi? Yasaları yeterince önemsememek miydi?

Tüm bunlar kesinlikle en büyük sebepler değildi. Kaynakları sınırlı ve tasarrufları kısıtlı olan bu ülkede, sıcak parayla ayakta duran bankalar birbirleriyle kıyasıya rekabet ederek de bu sonuçla karşılaşmışlardır. Rakip bankalarla rekabet edebilmek için aşırı şubeleşerek büyüdüler, şube personelini yeteri kadar eğitemeden şubeleri hızla açtılar, kaynak sağlamak için yüksek maliyetleri kabullendiler, emniyet kurallarını göz ardı ederek tam teminat sağlamadan, üçüncü dördüncü derece ipotekler ile kaynakları müşterilere kullandırdılar. Aksayan piyasa koşullarında geri dönüşü geciken veya dönmeyen kredilerin yerine kaynak koymak için fazla düşünmeden el altından yüksek maliyetli kaynakları kabullendiler. Verdikleri hizmetin karşılığını müşterilerden talep edemediler. Ne havalelerden ne de çek karnelerinden gider yansıtamadılar. Aldıkları çok büyük riske rağmen çok küçük komisyonlar ile gayri nakdi kredilere imza attılar. Ülke riskinden dolayı ya dış kaynak bulamadılar, bulanlar ise yüksek bedel ödemek zorunda kaldılar.  Gruplara bağlı bankalarda ise banka kaynakları Bankalar Kanunu’nun verdiği esneklik boyutunda grup şirketlerine ucuz kaynak olarak kullandırıldı. Ortaya çıkan çeşitli aksaklıklar zincirleme sektörü etkiledi.

İşin doğrusu rekabet oyununda ilk raundu bankacılık sektörü kaybetti.

Aradan altı uzun yıl geçti, ülkeye kaynak girişi arttı, yabancı yatırımcılar bankaların önemli miktarda hissesine ortak oldu. Artık birçok yabancı banka grubu ülke içinde faaliyet gösteriyor. Sektörde verilen hizmetin neredeyse yarısı yabancı bankalar tarafından verilmeye başlandı. Çok fazla insanın zarar gördüğü kriz neticesinde birçok yeni kanun ve kurallar da sektör için çıkarılırken, risk yönetimi öncelikli olarak bankaların önem verdiği konu haline geldi. Banka merkezlerinde bu konuyla ilgili ciddi, büyük bölümler oluşturuldu. Bu arada faizsiz bankacılık yapan finans kurumları da katılım bankası olarak yeniden yapılandırıldılar. Bu bankalar sektörde ayakta kalan bankalar ile birlikte, kapanan bankaların şubelerinin satılan bir kısmını bünyesine katarak bir anda çok şubeli bankacılığa geçtiler.

Yaşanan rekabet oyunu artık sona erdi mi, yoksa başka bir boyut mu kazandı? Boyutunu bilemiyoruz ama rekabet yine ortaya çıktı. Belki büyüyen ekonomi içerisinden daha fazla pay alma gereği ile rekabet arttı. Belki de ülke içerisinde giderilemeyen işsizlik, hızla artan nüfus, düşen alım gücü halkın tasarruf gücünü ortadan kaldırdı. Yoksulluk sınırında yaşayan aile sayısı hızla arttı. Var olan kaynaklar sınırlı olunca rekabet de ister istemez tekrar gündeme oturdu. Bankalar, tekrar şube sayılarını artırmak için harekete geçtiler. Çeşitli bankalarca 600 yeni banka şubesi açılacağı söylenmektedir.

Sağlıklı bir nakit akışının olmadığı söylenen bir ekonomi içerisinde, kriz öncesi ortamı çağrıştıran şartlar altında ister istemez bankaların tekrar aynı rekabet kulvarında koşmaya başlaması ister istemez soru işaretlerini beraberinde getiriyor. Acaba aynı senaryo tekrar mı karşımıza çıkacak? Ülke ekonomisi mevcut yapısı ile bir dar boğaza girebilir mi? Bankalar gerçekten anlatıldığı gibi çok güçlü mü?  Bu sorulara cevap aramak burada amacımız değil. Bu çalışmada amaç; bankalarda yapıyı güçlendirecek, faaliyetlere kalite ve hız kazandıracak, risk yönetimini şubeye indirgeyecek yaratıcı bir şube yönetim modelini yaşanmış geçmiş krizlerden alınan dersler ile ortaya koymaktır.


Bu çalışma, Active Bankacılık Finans Dergisi, ISSN 1301-9252, Temmuz-Ağustos-Eylül 2007, Sayı 53,  S.30–35, yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder